cayicen135

Bizim için çayın da futbolun da demlisi makbuldür

kara kartal & sarı kanarya

Fener'e 2 kala

70 TL'ye açık bileti, 200 T'ye kapalı bileti olursa insanın aklına binbir türlü soru geliyor. Öncelikle Anadolu'dan gelen bir Beşiktaşlının bir Fenerbahçe maçı için Açık tribüne gireceğini düşünürsek 250 TL'yı cebine koyması gerekir. Bu para ekonomik durumu belli olan bir ülke için çok önemli bir para. İstanbul'da olanlar içinde olsun 100TL-150TL.

Bu durum sadece kulübün menfaatinde olan bir durum. Sezon başında 20000 kişiye oynayan bir takım sezon sonunda ya potada olmasaydı. Açık tribün 40-50 TL olacak, kulüp bu kadar para kazanamayacaktı. Hırsız her zaman hırsız, karaborsacılık ise bu zihniyette her dönem olur.

Haa bir de söyle bir durum var...

Fener'e koymak paha biçilmez...

Masumiyet


Uzun hikaye, karışık...

Bu kaltakla aynı mahallede büyüdük. Mevlanakapı’da. Babası zabıtaydı. Alkolik hasta bi adamdı rahmetli, erkenden de gitti zaten. Bu anasıyla yoksul, perişan... Bizim tuzumuz kuruydu, Hacı babam yapmış bi şeyler. Bi de Zagor vardı. Bizim eski evin kiracısının oğlu. Babası filmciydi Yeşilçam'da. Cepçilik, arpacılık, her yol vardı itte. Ama sevimli, yakışıklı oğlandı. Bizimkine aşık etmiş kendini. Ben efendi oğlanım, okul mokul takılıyorum o zamanlar.

Öylece büyüdük gittik işte. Ne bok varsa? Hep askerliği beklerdim. Dört sene kaldı, üç sene kaldı... Sonunda o da geldi gittik. Bizde de herkes bunu bekliyormuş; gelir gelmez yapıştılar yakama. Ev düzüldü, kız bulundu, çeyiz falan filan... Nikahlandık. İki taksi bi dükkan verdi peder. Dükkanda koltuk moltuk satardım.

Bi gün bu orospu çıkageldi. Hiç unutmam, görür görmez cız etti içim. Böyle basma bi etek dizine kadar, çorap yok, üstünde açık bi bluz, saçlar maçlar... Pırlanta anlayacağın. şunun bunun fiyatını sordu, dalga geçti benimle. Kanıma girdi o gün. Tabii taktım ben bunu kafaya. Ertesi gün bi soruşturma... Dediklerine göre yemeyen kalmamış mahallede ama asıl Zagor’a kesikmiş. Zagor’da kaftiden içeride o sıra.

Bi gün, süslenmiş püslenmiş; zırt geçti dükkanın önünden. Yazıldım peşine. Tuhafiyeciye gitti, pastaneden çıktı; minibüs, otobüs, geldik Sağmalcılar’a; benim içimde bi sıkıntı. İşi anladım tabii: Zagor’u ziyarete gidiyor. Bi tuhaf oldum, piçi de kıskandım.

Uzatmayalım, çaresiz evlendik ötekiyle. O ara Zagor içerden çıktı. Sonra bi duyduk; kaçmış bunlar. Altı ay mı bi sene mi; kayıp. Hep rüyalarıma girerdi orospu. O gün dükkana gelişini hiç unutamadım. Benimkine bile dokunamaz oldum. Sonra bi daha duyduk ki iki kişiyi deşmiş Zagor: biri polis, ikisinin de gırtlağını kesmiş. Karakolda beş gün beş gece işkence buna. Arkadaşlarının öcünü alıyorlar. Kaltağa da öyle... Önce öldü dediler Zagor’a, sonra komalık. Ankara’da oluyor bunlar.

Bizimki bi gün çıkageldi mahalleye. Zagor içerde, en iyisinden müebbet. Bi sabah dükkana geldim, baktım bu oturuyor. Önce tanıyamadım. anlayınca içim cız etti. Cız etti de ne? Tornaya yemiş gibi oldum. Çökmüş, zayıflamış, bembeyaz bi surat... Ama bu sefer başka güzel orospu. Oranın şarkıları gibi. Kalktı böyle, dimdik konuşmaya başladı. Dedi "para lazım", "çok para". Zagor’a avukat tutacakmış. İleride öderim dedi. esnafız ya bizde, “nasıl?” diye sormuş bulunduk. "Orospuluk yaparım" dedi, "istersen metresin olurum". İçime bişey oturdu ağlamaya başladım, Ama ne ağlamak! İşte o gün bu günden beri bu orospuyla tam yirmi yıl geçti.

Uzatmayalım, Zagor’a müebbet verdiler. Ama rahat durmaz ki piç! Ha birini şişledi, ha firara teşebbüs; o şehir senin bu şehir benim, cezaevlerini gezip duruyor. Orospu da peşinden. Sonunda dayanamadım: ben de onun peşinden... Önce dükkan gitti, ardından taksiler. Karı terk etti, peder kapıları kapadı. Yunus gibi aşk uğruna düştük yollara. İş bilmem, zanaat yok. Bu durmuyor hiç. İlk yıllar ufak kahpeliklere başladı, sonra alıştı. Gözünü yumup yatıyor milletin altına. Gel dönelim diye çok yalvardım. evlenelim, pederi kandırırım, Zagor’a bakarız: yok. Kancık köpek gibi izini sürüyor itin. N’aptı buna anlamadım. Kaç defa dönüp gittim İstanbul’a. Yeminler ettim. Doktorlar, hocalar kar etmedi. Her seferinde yine peşinde buldum kendimi. Bi keresinde döndüm, biriyle evlenmiş bu, hamile... Beni abisiyim diye yutturduk herife. Nedense rahatladım, ohh dedim, kurtuluyorum. Bu da akıllanmış görünüyor. Yüzü gözü düzelmiş, çocuk diyor başka bişe demiyor. Sinop’ta oluyor bunlar. Ben de döndüm İstanbul’a.

Doğumuna yakın, Zagor bi isyana karışıyor gene. Hemen paketleyip Diyarbakır Cezaevi'ne postalıyorlar. Çok geçmeden bizimki depreşiyor gene; o haliyle kalk git sen Diyarbakır’a, üç gün ortadan kaybol... Herif kafayı yiyiyor tabii. Dönünce bi dayak buna: eşek sudan gelinceye kadar. Kızın sakatlığı bu yüzden. Sonra çocuğu doğuruyor. Uzun zaman anlaşılmamış. Ortaya çıkınca bi gece esrarı çekip takıyo herife bıçağı. Çocuğu da alıp vın Diyarbakır’a, Zagor’un peşine. Allahtan herif delikanlı çıkıyor da şikayet etmiyor.

Ben o ara istanbul’da taksiden yolumu buluyorum. Epey bi zaman böyle geçti. Yine her gece rüyalarımda bu. Zagor’un Diyarbakır cezaevinde olduğunu duymuştum o sıra. Bi gece bi büyükle eve geldim. Hepsini içtim. Zurnayım tabi. Bi ara gözümü açıp baktım: karlı dağlar geçiyor. Bi daha açtım, başımda bi çocuk, kalk abi, Diyarbakır’a geldik diyor. Baktım, sahiden Diyarbakır’dayım. Bi soruşturma... Kale mahallesi vardır oranın, bi gecekonduda buldum, malımı bilmez miyim? Görünce hiç şaşırmadı. Hiç bişe demedik.

O gece oturup düşündüm. Oğlum Bekir dedim kendi kendime, yolu yok çekeceksin. İsyan etmenin faydası yok, kaderin böyle, yol belli, eğ başını, usul usul yürü şimdi. O gün bugün usul usul yürüyorum işte...

Zeki Demirkubuz

Bir şarkısın sen...

Bir adamın ayağına top bu kadar mı yakışır? Bunu es geçmek olmaz, derbiden unutulmayacak bir kare...

sedat balkanlı


1965-2009

yıllardır savaştığı hastalığına yenik düştü sedat balkanlı. türkiye als hastalığını ilk onunla tanıdı. tanımaz olaydık. ne norveç'e attığı kafa golünü, ne o müthiş jübilesini, ne de eşi şükran balkanlı'nın yıllardır verdiği "hayat arkadaşı nedir" dersini unutmadık.

nur içinde yatsın. allah acılı ailesine sabırlar versin. 

Derbi notları

Cayicen135 camiasının uzunca bir süredir soluğunu tutarak beklediği derbi, nihayet bugün oynandı. Maç öncesi notlarındaki adıyla B takımı, baştan sona üstün oynadığı karşılaşmayı bir farkla kazandı.

Maçtan notlar:

* Derbiden önce şahsımla bitmemiş bir hesabı olduğunu ve maçın sert geçeceğini tahmin ettiğini söyleyen CharlieDay, tutuk ve keyifsiz gözüktü. Ancak cayicen135'in sevilen yazarı, tellere sürterek kanattığı eliyle, karşılaşmanın 'sertlik' adına tek hadisesinde başrol oynadı.

* Maçın sonlarına doğru başlayan yağmur, sahayı ağırlaştırdı ve oyuncuların zorlanmasına sebep oldu.

* A Takımı'nın kalesini koruyacağı zannedilen krmcntn, beklendiği gibi kısa bir süre file bekçiliği yaptıktan sonra oyuna dahil oldu. Özellikle takım arkadaşı Salih'le atışmalarıyla dikkat çeken krmcntn, sakatlığı sebebiyle beklenen performansını sergileyemedi.

* MSN yoluyla iletişim sağladığımız hafız'ın maçla ilgili merak ettiği tek şey, CharlieDay tarafından bacağımın kırılıp kırılmadığıydı.

* Maçtan sonra İstinye'de toplanan ahali(Ozantekin, beko, japon, krmcntn, salih, soner ve anıl), karşılaşmanın en kötü oyuncusunun Karayılan olduğu konusunda fikir birliğine vardılar. Karara olası itirazları engellemek için, maç içinde Karayılan'ı takip eden kameramızın görüntülerini yayınlıyoruz.


şampiyon fenerbahçe

geçen sene yine finali eczacıbaşıyla oynayıp kaybeden bayan voleybol takımımızın göz yaşı dökmesine dayanamayıp "sen ağlama, dayanamam" demiştik. özlem kaptanın, şimdiki kaptanımız çiğdem'in şampiyonluğun avucumuzun içinden biraz da hile ile hurda ile kaçması karşısındaki üzüntüsü bizi de ağlatmıştı tribünde.

fenerbahçe'nin yarıştığı tüm branşlar içinde son 2-3 senedir şampiyonluğunu en çok istediğim branştı kesinlikle bayan voleybol. bizim için kendi aralarında yaptırdıkları ve yanlış hatırlamıyorsam bir karşıyaka maçı öncesi açtıkları "sizleri çok seviyoruz" pankartını, kötü oynanan bir maçtan sonra yanımıza kadar gelip mahçup bir şekilde "özür dileriz" demelerini unutmak mümkün mü?

dile kolay 31 sene... müessese takımları dışında bir bayan voleybol takımı en son 1978'de şampiyon olmuş. böylesine bir ortamda, şampiyonluk yolundaki rakiplerinden bir gömlek düşük kadrosuna rağmen, acıbadem'in önemli desteğiyle, sezon ortasında teknik ekip tercihindeki yanlıştan dönülmesiyle ve en önemlisi kızların müthiş özverili oyunuyla haramilerin saltanatına son verdik. yaşadığım mutluluğun tarifi çok zor.

bravo sarı melekler... bu taraftar sizinle gurur duyuyor...

dün de dediğimiz gibi;

futbolcular gelsin sizi izlesin!!!

derbi günlüğü vol. 3

Şampiyonluk yarışını yakından ilgilendiren derbi maç öncesi basın toplanıtıları düzenleyen iki takım oyuncuları çarpıcı açıklamalar yaptı.

FC Ammolu orta saha oyuncusu CharlieDay'in oynamasının kendileri için bir avantaj olacağını iddia eden B takımın golcü oyuncusu Ozantekin, " Rakip takımın orta sahasında CharlieDay'in olduğunu öğrenene kadar, bizde defansif yönü kuvvetli isimler olmadığı için kaygılanıyordum. Ancak şu an içim çok rahat. Hafız'ın sahada olamayacak olması çok üzücü; sempatikliği ve tuhaf futbol anlayışıyla her halı saha maçında yer alması gereken bir isim. Umarım güzel maç olur, hak eden kazanır" dedi.

Kiloları yüzünde çok eleştirilen B takım orta saha oyuncusu Sakızcı, "Maça motive olmakta hiç zorlanmadım herşeyden önce. Ben hayatım boyunca bu göbekle top koşturdum ve bundan sonrada bu göbek var olacak,o yüzden bu tip söylentilere verilecek cevabımı her zaman olduğu gibi sahada görecekler. takımıma inanıyorum. Bireysel yeteneklerimiz üst seviyede ve bunu takım içerisinde harmanladık.kolej havasını yakaladık.bizde salih gibi kendisine hayran isimler yok" dedi.

Diğer taraftan FC Ammo'nun başarılı savunma oyuncusu Beko iddialı konuşuken, "Mücadele düzeyi yüksek bir maç bizi bekliyor. Sakatlığım oynamamın önünde bir engel değil. Ayağım kopsa da oynacağım" dedi.

Ozantekin ile kişisel bir sorun olduğunu belirten CharlieDay, "Kişisel sorunlarımı sahaya yansıtmak adetim değildir ama çok sert geçecek bir maçın bizi beklediğini söyleyebiliriz. Ozantekin ile bitmemiş bir hesabımız var" dedi.

Sakatlığıyla FC Ammo taraftarını üzen Cayicen sakatlığı ve derbi maçtan beklentilerini dile getirirken, "Ayak bileğimde bir esneme oluştu. 3 günde bir maç oynamaya alışık olsak da, bu tip sakatlıklar yaşanabiliyor. Her ne olursa takımdaki yerimi alacağım. Oynadığım pozisyonun benim için önemi yok. Önemli olan takımıma sunacağım katkıdır" dedi.

Sizce savunma özelliği daha yüksek takım oyunu oynayan FC Ammo mu, yoksa etkili hücum silahlarıyla etkili olmaya çalışacak B takımı mı galip gelecek??

derbi günlüğü vol. 2

Yer: İTÜ Stadı(Maslak, İstanbul), Takımlar: FC Ammo - B takımı, Zaman: 29 Nisan Çarşamba, 18.30

Takım oyunu

FC Ammo’nun savunma ağırlıklı bir kadrosunun olduğu söylemek yanlış olmaz. Orta sahası kalabalık, pas trafiği yüksek bir performans sergileyecekleri belirtiliyor. Savunmada yaşadığı sakatlıktan dolayı uzun süre sahalardan uzak kalan Beko ve Sinan’ın olması bekleniyor.

Savunmanın önünde CharlieDay’in bloklar arası irtibatı sağlayacağı düşünülüyor. Kendisine gösterilen yoğun talebe rağmen, özel hayatına dikkat ettiğini belirten tecrübeli savunma oyuncusu, maçı kafasında yaklaşık bir haftadır oynadığını ifade etti.

Kolesterol problemi nedeniyle performansı soru işaretleri oluşturan Engin şefin orta sahada pas trafiğini sağlaması ve takımını temposunu ayarlaması bekleniyor. Salih’in FC Ammo’nın hücum gücünü tek başına sırtlaması gerekecek. Veteran orta saha oyuncusunun takımın en önemli gol silahı olacağı döylenebilir.

Cayicen’in sakatlığı nedeniyle kalede oynayacağı haberi ise gündeme bomba gibi düştü. Bu haberin ‘mind games’ olarak adlandırılabileceği de belirtiliyor. Cayicen’in kaleci olması ihtimali, orta sahada Salih’in yükünü arttıracaktır.FC Ammo yönetiminin maç öncesi yıldız bir golcüyle görüştüğü ve oyuncunun lisansını derbi maça yetiştirmeye çalıştığı ifade edildi.

Golcüler kulübü

B takımının en büyük sorun belki de en büyük avantajı. FC Ammo’nın tersine, B takımı golcü oyunculardan oluşan bir kadroya sahip. Karayılan’ın savunma organizasyonlarını yapması bekleniyor. Japon’un fantastik ama ayakları yere basmayan performansı, B takımının en büyük sorunu olabilir. Gününde bir Japon’un Nestavari bir performans sergileyebileceği biliniyor.

B takımında orta sahada Sakızcı ve Yiğit’in performansı oyunun kaderini belirleyebilir. Güçlü gol silahların sahip olan B takımının, orta sahada üstünlüğü FC Ammo’ya kaptırması felaketle sonuçlanabilir. Hücumu düşünen bir oyun anlayışını benimseyeceği tahmin edilen B takımında, Ozantekin ve Çağrı’nın FC Ammo’nun tecrübeli ama sakatlıktan muzdarip savunmasına zor anlar yaşatabileceği düşünülüyor.

B takımında en büyük soru işareti ise takıma ara transfer döneminde takıma katılan ve fazla tanınmayan Soner’in performansı olacak. Oyuncu hakkında fazla bilgiye sahip olunmaması, FC Ammo teknik heyetini düşündürüyor.

Takım Haberleri

FC Ammo

FC Ammo’da Cayicen’in sakatlığı teknik heyeti düşündürüyor. Oyuncunun 3 gündür yoğun bir tedavi programıan alındığı ve durumunun maç saatinde belli olacağı ifade edildi. FC Ammo’nun maçtan önce yıldız bir golcüyle anlaşacağı da gelen haberler arasında.

B takımı

B takımının önemli oyuncularında Yiğit’in, takım kampından kaçtığı ve hafta sonu sabaha kadar eğlendiği biliniyor. Bu nedenle kendisine derbi maçtan sonra ceza verilmesi bekleniyor. Yiğit’in formsuzluğu, Sakızcı’nın üzerinde baskıyı arttıracaktır.

Muhtemel Onbirler

FC Ammo: Salih, Engin, Cayicen, Beko, CharleDay, Sinan, ???

B Takımı: Sakızcı, Yiğit, Çağrı, Soner, Japon, Karayılan, Ozantekin

Tahmin

Dengeli ve mücadeleci kadro yapısıyla FC Ammo’nun favori olduğunu söylemek yanlış olmaz. B takımının hücum yollarında sıkıntı yaşaması, farklı bir sonucun ortaya çıkmasına neden olabilir.

FC Ammo 9 - 8 B takımı

istikrar abidesi trabzon

trabzon'un son 5 beş sene içerisindeki teknik direktörleri

Ersun Yanal 2007-2009 arası

Ziya Doğan 2006/2007 sezonunun kalanı

Sebastiao Lazaroni 2006/2007 sezonun başı


Vahid Halilhodzic 2005/2006 sezonu

Şenol Güneş 2004/2005 Sezonu


sabah sabah üslubumu sertleştirip trabzonspor'a köylü demek istemiyorum ama allah aşkına halilhodzic ve lazaroni'den ne beklediniz ulan! ne olacaktı ya, ziya doğan şampiyon mu yapacaktı sizi.
trabzon'a müstehak tabi bunlar. daha hala özkan sümer diyor ya utanmadan!
 Trabzonspor Süper Lig19971998291865
 bu da yılmaz vural'ın trabzonspor karnesi. bariz harcanmış adam.

fenerbahçe finalde

mihriban orada mısın?

ntvspor'dan detlef schrempf röportajı

ntv spor sevisi kabına sığmayıp ntvspor kanalını kurduğundan beri geldiği nokta muhteşem. her sporla ilgili müthiş tatmin edici, dolu dolu programlar var. ntv radyo'da nba vitrini programında murat kosova ve kaan kural nba'deki avrupalı efsanelerden detlef schrempf ile röportaj yapmış.

herşeye rağmen özellikle bizim jenerasyona basketbolu sevdiren murat murathanoğlu da keşke kalsaydı diyor insan...

zvonimir boban

tribute to güntaç
maçta yaşanan olayların trabzonspor'un hırvat oyuncusu hrvoje cale tarafından anlatımını okumak için buyrun

demokratik hak

fenerbahçe taraftarının bir kısmı, daha da açıklayıcı olması için şöyle diyeyim, taraftarın takıma desteğini tezahürat yaparak veren, maçları ayakta izleyen, deplasmanlarda, salonlarda takımını yalnız bırakmayan kesimi tribün politikası başta olmak üzere pek çok konudaki yönetiminden memnun olmamalarından dolayı aziz yıldırım'ın başkanlık görevini bırakmasını istiyor. gayet normal olarak bu görüşü paylaşmayan ve aziz yıldırım'ın görevine devam etmesini isteyen diğer kesim var. buraya kadar herşey normal. ancak bu durumda öyle bir anormallik var ki, uzun süredir anlamakta güçlük çekiyorum(z).

aziz yıldırım'ı destekleyen görüşler fenerbahçe resmi sitesinde sayfa sayfa yayınlanırken, fenerbahçe'nin resmi yayın organları adeta aziz yıldırım'ın yayın organlarına dönmüşken, bir fenerbahçe taraftarı senelik +1000 TL ödeyerek bir sezonluk sahibi olduğu koltuktan, küfür etmeden, son derece seviyeli bir şekilde nasıl oluyor da aziz yıldırım'ı istifaya davet edemiyor? bu hakkı kim, hangi cüretle elimizden alıyor? "yıldırım istifa" sözleri hangi yasaya göre polisin taraftarı darp etmesini ve nezarete almasını gerektiriyor? aynı tezahürat nasıl oluyor da aynı fikri paylaşmayan taraftar kesimine diğer kesimin suratına "orospu çocuğu" deme hakkı veriyor?

newcastle united taraftarı kulübün sahibini protesto ederken nasıl oluyor da seçimle o koltuğa oturan aziz yıldırım eleştirilemiyor? kurumsallaşma adı altında kişiselleşmenin kralı yaşanırken bu kulüpte ses çıkarmayana yazıklar olsun.

aragones'e, futbolculara ana bacı söven büyük fenerbahçe'nin büyük taraftarı bu şahısları ve zihniyeti fenerbahçe'ye getirenin aziz yıldırım olduğunu düşünemiyor. takımın yürüye yürüye şampiyon olması gerektiğini iddia eden de kendisi, istisnasız her branşta fenerbahçe'ye tarihi başarılar yaşatmış isimlerin kulüple ilişiğini kesmek için türlü çetrefilli yollara başvurup nihayetinde kovan da. öylesine bir aziz yıldırım aşkı var ki kimilerinin gözünde canarino'nun aylar önce dediği gibi aziz yıldırım kalkıp "bundan böyle iki kere iki beş edecek!" dese, düşünmeden alkış tufanına tutacak.

esas üzerinde düşünülmesi gereken husus ise bence şu; her tribünde olduğu gibi fenerbahçe tribünlerinde de ezelden beri bağıran taraftar var oturup maçı izleyen taraftar var. bu iki taraftar tipi yeni oluşmadı sonuçta. bu iki güruh nasıl oldu da birbirine düştü? kim, niye bu iki grubu birbirine düşman etti?

mayıs ayındaki kongrede de müspet bir sonuç çıkacağı yok ya, yine de insanı yaşatan ümit misali bekliyoruz...

ayrıca sizsiniz orospu çocuğu.

İzleyiciler