cayicen135

Bizim için çayın da futbolun da demlisi makbuldür

efsane kadro

Up the Irons!


Ayaktakiler(soldan sağa): Stuart Pearce , Faustino Asprilla, Steve Harris (Iron Maiden), Paul Gascoigne , Blaze Bayley (Iron Maiden), Ian Wright.
Oturanlar(soldan sağa): Nicko McBrain (Iron Maiden), Dave Murray (Iron Maiden), Patrick Viera, Janick Gers (Iron Maiden), Marc Overmars.

Iron Maiden'ın Virtual XI albümünden bir fotoğraf...

Kadroya yakışmayan tek isim Blaze'di, zaten onun yerine de Bruce Dickinson'ı geri getirdiler.

eski dost

Gurur yapma Carrusca kardeşim!

Büyük umutlarla gelmişti Galatasaray'a. Her yeni yetme arjantinli gibi o da geleceğin maradonasıydı, ama şimdilerin linderothu bile değil artık.
2006 temmuzunda gelmiş galatasaray'a. o günden beri de hakkında bir defa, "gitmek istiyorum" veya "carrusca, haber vermeden ülkesine kaçtı" tarzı haberler çıkmadı. hatta hafızam beni yanıltmıyorsa, her fırsatta forma için mücadele edeceğim, bir şans istiyorum gibi açıklamaları çıkıyordu.
bugün öğrendim ki estudiantes'e gitmiş kiralık olarak. linderoth'un ordu evinde gitar çalıp askerlik yapanlar gibi, yata yata topçuluk yaptığı galatasaray'da her fırsatta oynamak istediğini söyleyen adam niye oynamadı? hadi linderoth'u geçtik (isveçlilikten yırtıyor başka ülkeden olsa kesin gitmişti), mehmet güven diye bir adam hep kurtarıcı olarak girdi oyuna. bu kadar çapsız bir adamın kurtarıcı olarak sokulduğu yerde, Carrusca kardeşim en azından türkiye'nin veron'u olabilirdi.

Favored Personel'i, Veron olan Carrusca adına sevindim. estudiantes'de paşa paşa oynarsın artık, 2+1 evi de kıvırttın mı daha ne! galatasaray mevzusu için de gurur yapma hiç, biz seni Liverpool'a ve Denizlispor'a attığın gollerle hatırlayacağız.

Bu da carrusca'nın üç kişiyi çalımlayıp yaptığı asist.

Sağlık nedeniyle acil satılık Tekel Kuruyemiş Bayii

Sağlık nedeniyle acil satılık Tekel Kuruyemiş Bayii

çılgın çocuk


Martin Palermo'nun arıza olduğunu biliyordum da bunu yeni gördüm...

muayene


biri ernst'i kontrol etmiş...

Aboov

Süper Aİle


Erol abi soruyor...

100 Fenerliye Sorduk 5 Popüler Cevap Arıyoruz, Süper Kupa Finali'ne Hangi Sıfatla Çıkıyorsunuz ?

1] 27 Senedir Kupa Göremeyen Kupa Finalisti
2] Süper Lig Dördüncüsü
3] Erkeğini Özleyen Kadın
4] Kaşıntı Tuttu
5] Hiçbiri, Yine Eğlence Olsun Diye Geldik, Dansözler Bizden


Vedat Okyar

1945-2009

Nur içinde yat Vedat Okyar. Kulübüyle özdeşleşmiş, buna rağmen herkes tarafından sevilen, kalender bir adamı daha kaybettik. Sizden sonrası varsa yoksa tek-çift forvet, 4-4-3 mü 4-4-2 mi, bloklar arası bağlantı kuvvetli mi değil mi... Sokayım öyle bağlantıya...

Kariyerinde bir tek penaltı kaçırdığından ve Beşiktaş taraftarının ona imzalattığı sözleşmeden vefatından sonra haberim oldu. Çok klişe farkındayım ama hakikaten bu penaltı kaçmasaydı keşke..

Sabah dersim Maçka'daydı. Akaretler'den yukarı yürürken Beşiktaş kulüp binasının önünden geçerken onun için asılmış pankartı ve kulüp binasındaki devasa resmini gördüm, bir kötü oldum. İyiler erken ölür derler, rahmetliyi de 64 yaşında kaybettik.

hadi buyur!

kadın dediğin taktın mı koluna yakışacak, vurdun mu duvara yapışacak.

yersen...

Türk Basketbolunun Parlayan Yıldızı (!)

Şampiyonluğun kaybedildiği maçtan sonra yaşanan olaylarla ilgili ısrarla yazmak istemedim. Sabrı zorlanan bir Fenerbahçe tribününün olayları nerelere vardırabileceğini görmüş oldu herkes. Ayıp ayıpla örtülmez elbet, Fenerbahçe taraftarının yaptığını ben de maruz görmüyorum ancak olayı "Fenerbahçe taraftarı şampiyonluğun kaçmasını hazmedemedi" şeklinde yorumlamak abestir. Bu camia ki senelerdir mücadele ettiği türlü branşlarda gerek kendisi gibi kulüp takımlarına, gerek müessese takımlarına defalarca şampiyonluğu kaybetmiş, ancak olaylar hiç bir zaman bu noktaya gelmemiştir. En yakın örnek olarak geçtiğimiz sene Eczacıbaşı'na kaybedilen voleybol şampiyonluğunu örnek vermek mümkün. 2-0 önde olduğumuz seride 3. maçta şampiyonluğa giderken 22-18'den dönen/döndürülen ve ardından kaybedilen şampiyonluktan sonra en ufak bir olay olmadı. Demek istediğim şudur ki, Sezen Aksu şarkısı misali "masum değiliz hiç birimiz." Olayların bu noktaya tırmanışında Tuncay Özilhan, Ergin Ataman ve saha içinde aslan parçası, saha dışında ise İstanbul beyefendisi karakterine bürünen, şizofreni başlangıcı yaşıyor olması kuvvetle muhtemel Kaya'nın da seri boyunca utanmadan sürdürdükleri icraatlarını görmezden gelmemek lazım.

Esas şampiyonluktan sonra yaptırılan yukarıdaki afişe takıldım. 33 senede 13 şampiyonluk falan onlara değil. "Bizi gönülden destekleyen tüm taraftarlarımıza teşekkürler" ibaresi ve arkadaki coşkulu tribün görüntüsü beni benden aldı. Efes Pilsen'in herhangi bir maçta öyle coşkulu bir taraftar kitlesi oldu mu acaba? Olduysa neden maçtan bir enstantane değil de verilen talimatla sevinip coşan figüranlardan oluşan bir fotoğrafı koymayı uygun gördüler acaba?

Yapmayın, etmeyin...

Bana herşeyi deyin, Efes Pilsen taraftarı demeyin.

Yok öyle bir şey çünkü.

fikret abini tanıyacaksın vol. 15 (mahina )

Fikret abini tanıyacaksın vol.14

Sahalarda görmek istemediğimiz hareketler



tribünden ufak gözüktüğü için gaza gelmiş olsa gerek

Şafaka'da da PES doğrusu!


Ofis taşındı, yerleşildi, parasız yatılı bile geldi, yaz okuluna başlandı...

PES olmadan bir şeyler eksikti sanki.

O da başladı.

Hani Ibrahimoviç, nerede Javier Zanetti....

efildeyiz

transfer sezonu #2

Mehmet Topuz transferinde artık kimsenin merak etmemeye başladığı son geldi. Olması gerekenden mümkün olan en uzak şekilde işleyen bir transfer hikayesi, bir nevi saraydan kız kaçırma. Mehmet Topuz’a Türkiye’nin 3 büyük kulüp dışında oynayan en iyi Türk oyuncusu olduğu için ilgi normal olarak yüksek. Transfer sürecinde yaşananlar ilginç. Fenerbahçe Kayserispor yönetimiyle anlaşıyor, Beşiktaş futbolcuyla… Sonra Fenerbahçe ve Beşiktaş arasında müthiş bir medya savaşı başlatılıyor. Önce Beşiktaş başkanı oyuncuya forma giydirip, Beşiktaşlı olduğunu söyletip, bu şartlar altında Fenerbahçe’nin Mehmet’i transfer etmesi halinde koca bir “ezik” olacağını iddia ediyor, ardından Aziz Yıldırım çıkıyor bu işin peşini bırakmayacağını ve kamuoyundaki tüm belirsizlik havasının aksine sergilediği kesin tavırla Mehmet’in Fenerbahçe’de forma giyeceğini söylüyor. Akabinde gelen “küçük Ahmet” çirkinliği de herkesin malumu.

Ve transferin bittiği gün… Hürriyet’te yazan habere göre Aziz Yıldırım Mehmet’le görüşmek için Kayseri’ye gidiyor. Hürriyet’in verdiği haber doğruysa eğer transferin bittiği gün Mehmet’in yanında olanlar sporla zerre alakası olmaması gereken insanlar. Üsküdar Beşiktaşlılar Derneği Başkanı, Kayseri Ülkü Ocakları Başkanı ve tabi ki Aziz Yıldırım. Daha yakın geçmişte Fenerbahçe’ye kurumsal bir yapı kazandırdığını gerine gerine anlatan Aziz Yıldırım… Kurumsal kulüplerde transfer edilen oyuncuyu bizzat gidip getiren başkan da varmış onu görmüş olduk. Aziz Yıldırım Mehmet’le görüşüyor, ikna ediyor ve gece yarısı uçakla İstanbul’a getiriyor. Mehmet Topuz’a şaşalı bir imza töreni düzenleniyor, bu sefer de Fenerbahçe yönetimi Mehmet’e “formayı tuttum ama giymedim” dedirtiyor, “Bir gün herkes Fenerbahçeli olacak” şapkasını taktırıyor.

Beşiktaş cephesinin feveranı bitmiyor. Fenerbahçe’yi gayri nizami transfer politikası yürütmekle suçluyor hatta hatta Beşiktaş’ın şampiyonluğunun gölgelenmeye çalışıldığını iddia ediyor. Bunları söyleyenlerin Ashley Cole’un Chelsea’ye transferinde Chelsea kulübünün aldığı cezayı bilmiyor olmalı. FIFA kurallarına göre sözleşmesinin bitmesine 6 aydan fazla olan oyuncuyla görüşmek suç. Demirören yönetiminden her zamanki gibi muazzam bir düz mantık. “Ben Beşiktaşlıyımdiyen oyuncu Beşiktaş’ta oynayabilir"den sonra “Şampiyon olan takım flaş transfer yapar. Rakipleri yaparsa amaç şampiyonluğu gölgelemektir.” Ezeli rakibi tuttuğunu öyle ya da böyle belirten bir oyuncunun takımımda oynamasından ben hoşnut değilim. Demirören de bu tutumu beğenmiyorsa ve önceki açıklamalar emsal kabul edilecekse Denizlispor’da oynarken “Ben Fenerbahçeliyim” diyen Yusuf’u ve İnönü’deki Fenerbahçe derbisinden sonra “Kızınız Nobre’yi oğlumuz Emre’ye(Aşık) istiyoruz” pankartı açılan Nobre’yi takımına kazandırmayacaktı. Kaldı ki yakın geçmişte Yusuf’u kulübüyle görüşerek son anda Trabzonspor’un elinden Demirören benzer olayda böylesine bir tepki gösterirken Türk kamuoyunun balık hafızasına güveniyor olmalı. Şampiyonluğu gölgelemek iddiasını görünce nutkum tutuldu zaten. Yorum yapmak güç.

Bundan sonra olacaklar da belli. “Seni Seviyoruz Emre Belözoğlu”, “Sıra sende Arda Turan” pankartlarını açan taraftar güruhundan daha kalabalık bir güruh sahip çıktı Topuz’a. Açıkçası şaşırdım. Ezeli rakibe transferde atılan çalım olarak göremiyorum ben bu transferi. İstemiyorum da. Bunlar için artık geç. Topuz aynen Tümer Metin’in Alkmaar maçlarında olduğu gibi iki Avrupa Ligi maçında yıldızlaşır, ne “Ben Beşiktaşlıyım” açıklaması hatırlanır ne de forma giymesi.

Ginobili & Bowen on kisscam

transfer sezonu #1

Sezon ortasından beri Fenerbahçe'ye gelecekleri konuşulan iki oyuncunun transferi artık kesinleşti. Bekir'i devre arasında da istemişti Fenerbahçe, Gaziantepspor'un 6 ay sonra sözleşmesi bitecek oyuncu için astronomik bir bonservis istemesinden dolayı transfer sezon sonuna kalmıştı. Bonservis ödemeden Fenerbahçe Bekir'i kadrosuna kattı. Geçmişi parlak bir oyuncu. Yine de gözümün önünden gitmeyen Kemal Aslan ve Mahmut Hanefi örneklerini düşününce insan ister istemez büyük konuşmaktan kaçınıyor.

Bilica da bu sezon Sivasspor'u başarıya taşıyan defansif anlayışın en önemli parçasıydı. Türkiye için gayet iyi bir stoper, Avrupa'daki performansını da göreceğiz. Alex ve Carlos'un yanına frikikler için bir aday daha eklenmiş oldu Bilica'nın gelişiyle. Bilica'nın bonservis bedeli için ise Yasin Çakmak ve 3 tane kiralık oyuncu verecek Fenerbahçe. Yasin Çakmak'ın kaybedilişine açıkçası üzüldüm. Türkiye'deki kalburüstü savunma oyuncularından biri gözümde Yasin. Kaldı ki Yasin'i verip onun yerini doldurmak için Bekir'i almak Fenerbahçe'de nasıl bir fark yaratacak anlamış değilim. Servet Çetin'inkine benzer bir senaryoyu izlememiz çok muhtemel bence. Yasin'i iyi geçireceği bir sezonun ardından Galatasaray, Beşiktaş ya da Trabzonspor'da görebiliriz bir sonraki sene.

Selçuk Şahin'le de sözleşme yenilenmiş. Anlaşma şartlarını bilmiyorum ama eğer Selçuk'un sene içinde istediği şartlarda bir sözleşme imzalandıysa yazık olmuş.

Yurt içinde yapabileceği transferin önemli kısmını bitirdi Fenerbahçe. Bundan sonra mevcut kadroda beğenilmeyen yabancıların durumu ve yerine gelecekleri bekleyeceğiz.

Topuz gibi


Öncelikle şampiyonluktan bahsedelim. Özlem duyduğumuz mutluluğa ulaştık. Bu sevinci bize yaşatan bütün futbolculara, teknik ekibe ve Mustafa Denizli'ye teşekkürü bir borç bilirim. Denizli o kadar büyük bir iş başardı ki dağılmaya yakın bir camiayı toparladı. Futbol takımını bu gerginlikten olabildiğince uzaklaştıramaya çalıştı. Kendisini zaman zaman ateşe attı. Oynattığı futboldan hiç bahsetmicem çünkü şu an için sonuçtan bahsetmek istedim. Denizli'nin görevi bitmiş midir? Hayır, benim için başarı önümüzdeki sezon gelecek olandır. Avrupa'da yaşadığımız farklı maçların değilde Barcelona, Liverpool zaferlerinin yanına yeni zaferler eklemesini bekliyorum. O zaman derim ki Denizli Beşiktaşıma oldu. Şu an için eksikleri kapatmış gözüküyor. İlerleyebilecek mi göreceğiz. Haydi Mustafa hoca...

Gelelim Topuz olayına...Mesaideyim çalışıyorum. Trabzon karışmış, olağanüstü kongreye gidiliyor. Beş dakika sonra Topuz Beşiktaş'ta haberi geliyor. Haberi bir yandan yazıyorum, bir yandan da gelen telefonlar abi doğru sorularına cevap vermeye çalışıyorum. Tam bir kaos benim için. Cuma günü olay ters dönüyor. Fenerbahçe aradan sıyrılıp Topuz'u kolundan yakalıyor. Topuz olmaz bırakın diyor. İşler iyice karışıyor. Galatasaraylı eski bir yönetici bizim renklerin ne eksiği var deyip Topuz Galatasaraylıdır diyor. Çöz düğümü bakalım...

Topuz'un kantarı iyice kaçmış gözüküyor. Ama Başkan Demirören bu olayda hırs yapmış gibi geldi bana. Bir şekilde bu olayı çözecek. İnşallah Beşiktaş'a zarar verecek şekilde çözmez. Bunu çok yaptı biliyoruz. Bizi değil Aziz'i üzsün...

müesseselerden türk sporuna destek

ergin ataman final serisi ilk maçından sonra hakemleri eleştirmiş. "sert savunma ile faulü karıştırıyorlar" demiş. bu saçmalığın sadece ergin ataman ile ilgili olmadığı aşikar. efes pilsen'in başında tanjevic, jerry sloan hatta ben bile olsak aynı demeci verirdik, vermek zorunda kalırdık. yıllardır süregelen olası başarısızlıkta sukoyveren müessese takımı acziyeti. kağıt üzerinde yegane amaçları türk sporuna destek iken yapılan her hareketin buram buram firma reklamı olduğu müesseselerde durum her zaman böyleydi, böyle de devam edecek.

geçen sene kanallarda haftalarca dönen türk basketboluna adanmış 30 yıl yalanıyla bezenmiş belgeselinde nedense türk basketbolunu canından çok seven tuncay özilhan önderliğindeki efes pilsen yönetiminin 30 yılda türkiye'ye tek bir salon kazandırmadığından bahsedilmiyor. aynı şekilde ülker'e en son şampiyonluğu verdikleri sene "gelecek sene de şampiyon olamazsak şubeyi kapatmayı düşünüyoruz" açıklamalarını da gayet net hatırlıyoruz. efes pilsen ile sınırlı değil bu salt spora destek yalanı. tofaş'da yaptı aynısını, ülker de... diğer spor branşlarında eczacıbaşı, vakıfbank, halkbankası, arkas da yapıyor.

gerçekten türk sporuna desteği amaçlayan firmalar zaten ortada. pınar gibi, acıbadem gibi...

umarım savurduğunuz tehditleri yerine getirirsiniz ve türk basketbolundan elinizi çekersiniz. böylece geçmişte finansal güç ve isminizle kopardığınız nice kulüp altyapısından yetişme basketbolculara yenileri eklenmez.

İstinye değil, Şafaka


Bayadır yoktuk ortalıkta... Sebebi var... Finaller, şampiyonluk hasreti, hasretin bitişi, finallerin ardından evi toparlama, evi taşıma, internetin gelmemesi, hala yerleşememe...

Geri döndük...

Taş, kaya, çivi, beton, betoon gibi dönüyoruz...

Adaş madaş dinlemeden...

Şampiyonluk hasretiyle çok çile çektik...

turkish delight


keşke gelip bir sene de Türkiye'de oynasan da, şu Galatasaray'daki kazmalara futbol dersi versen..

Gülsün yüzün Beşiktaşlı!


Son şampiyonluğu 6 sene önce İnönü'de Galatasaray karşısında ilan etmiştik. Yarın da öyle olsun inşallah.

Dünya bir yana, sen bir yana
Haydi bastır Beşiktaş'ım koy cimbombom'a!

Endamın yeter

Çalışıyorum bir yandan. Yok Crespo buraya gitmiş. Yok Perez başkan olunca para saçcakmış. Bir sıkıntı var bünyede belli. Ama çıkacak. Televizyon açık, Aziz Yıldırım konuşuyor. Diyor ki "Biz Appiah'ı getirdiğimizde kim tanıyordu". İçimden gülüyorum. Gültekin abimde gülüyorki cevabı hemen yapıştırdı. Duramadı yerinde. "Başkanım Juventus'ta oynuyordu" dedi sustu. Reklama girdiler. Kulağıma tanıdık bir ses geliyor. Baktım Pascal. İnanılmaz duygulandım. Adamda benden bir parça var. Tribünden bir parça var. Bunu yazmamın bir tek amacı vardı. Ben Pascal'ı bir tek reklamlarda görerek hatırlamıyorum. Hiçbir Beşiktaşlı da onu öyle hatırlamıyor. Pazar günü sahada bir Pascal olsun rahat kazanırız.


Zizou

Taraftar


İnsaf

beko da illaki yazar bu hususta bir şeyler ama dayanamadım. beşiktaş-galatasaray maçına dünya kupası maçı fiyatı çekmek nedir? el insaf. 

glory glory leeds united


madem karayılan manu tezahüratı koymuş, manu'nun ezeli rakibi, kalbimde ayrı bir yeri olan leeds united'a da cevap hakkı doğmuş oldu. 

pretty bubbles

i'm forever blowing bubbles
pretty bubbles in the air
they fly so high
nearly reach the sky
then like my dreams they fade and die
fortune's always hiding
i've looked everywhere
i'm forever blowing bubbles
pretty bubbles in the air

macca


liverpool 1989-1999

real madrid 1999-2003

manchester city 2003-2005

Que Sera Sera

Türkiye Kupası


Her ne kadar kupalar karışsa da Fenerbahçe Türkiye Kupası'nı kazanmış. Hedef Türkiye Kupasıydı al sana kupa.Başarılarının devamı diliyorum.

Arkadaş Fenerbahçeyle uğraşırsın, ben pek haz almam o işlerden ama resmi site böyle bir şey yapıyorsa biraz düşünmek lazım.

Resim Fenerbahçe Spor Kulübü'nün açılış sayfasından alınmıştır.

Hidooo



her güzel şeyin sonu olmak zorunda mı?

çok sevdiğin, bilgisine, iyi niyetine sonuna kadar güvendiğin kişi için ortalama insan ömrü misal alınırsa hayatının geri kalan 40 senesi ipotek altına alınır mı? bu taviz verilir mi? neden insan bir sevdiği için diğer sevdiklerinden vazgeçmek zorunda kalır? 

bir tarafta aile ve memleket. ailenin değeri malum. diğeri de adı üstünde memleket... hayatımın büyük bölümünü geçirdiğim yer.

diğer tarafta ise dopdolu geçen bir 6 sene. istanbul...

gölet, itü, akatlar, etiler, sarıyer, istinye, kurtuluş lounge, ataşehir...

akatlar'da geçirdiğim senelerin sonunun gelebileceği hiç düşünmemiştim misal. bir bakıma iyi de olmuş. biteceğini düşünerek keyfi çıkarılamaz öyle zamanların... serhan gelir mi yine gecenin bi yarısı "çi çi hadi waffle" diye? cuma girip pazartesi çıkılan haftasonu session patlatır mıyız? bu akşam nispet'e gider miyiz? peki dünyanın en rezil grubu fısfıs band nolucak? "akatlar mı kaldı lan kapattık evi" demeyin kalbinizi kırarım. akatlar ruhu ölmez. 

kurtuluş lounge'da misafirperverliği kralını bana sunan güntaç, taksim'de bana saldıran beşiktaşlı'larla ve ardından sivil polisle kafalar bir milyon çarpıştığımız beşiktaşlı kardeşim samet, bizi zorla erasmus yönetim kurulu seçimlerine götüren rasta geliyo musunuz olm siz de bursa'ya?

gölette sabahlara kadar içip yapılan sohbetler de yok bursa'da...

kutu efes mi yok? var

ambians desen illaki yaratılır. 

peki beraber içecek adam mı yok? e o da var

peki neden olmuyor amına koyayım? olmuyor işte

sarıyer'de istinye'de toplama kampı düzeninde yatılan gecelerin keyfini neden bursa'da yakalayamıyorum annemin ben gelir gelmez tertemiz, çiçek gibi çarşaflar serdiği yatağımda? olm almayın beni kinge yine sesimi çıkarırsam şerefsizim. yancı olayım lan. hatta bi köşede oturup snatch izlerim ben rahatsız etmem kimseyi. peste de hep yenilicem sana ozan söz. ama nolur gitmeyeyim. 

yaz okulu sınavlarına çalışmak için yine patron'da toplanıp bütün geceyi makara kukarayla harcayabilecek miyiz? eğlencenin adresi yine etiler merkez olacak mı? aşksız prens listelere bir numaradan girer mi yine? 14 şubat'ta manitaları satıp balık-şarap yapıyoruz dimi tekrar, takvimlere işaretleyelim?

alp'le uncle jack eşliğinde sabahlara kadar yarıla yarıla hayata dair gereksiz detaylar üzerine yaptığımız sohbetler neden olmuyor bursa'da? kapalıçarşıda açacağım kuyumcunun detaylarını nasıl konuşacağız? peki sabah leş gibi alkolle boğaziçi pastanesi kahvaltı-gazete keyfi? alp sen söyle, sen de bursalısın sonuçta, olur mu bunlar bursa'da?

ve tabiki fenerbahçe...

var mı fenerbahçe bursa'da? "abi ne var alırsın kombineni atlar gidersin haftasonu"yla olmuyor işte bu işler... caferağa'yı, burhan felek'i getirebilecek olan var mı bana geri? hafta içi 15:00 maçında 15 kişiyle burhan felek'te söylediğimiz temel reis bestesini var mı bana tekrar yaşatacak olan? tau maçına gitmediğim için benimle hala taşağın kralını yapan barış da geliyor mu bursa'ya? yine abdi ipekçi'den barış'la gecenin kör vakti götümüz ata ata trenle dönebilecek miyiz?  

peki benim ne işim var bursa'da?

biri çıkıp bunun cevabını versin allah aşkına...

Kupa alanlar



Dünden notlar

Kişisel işlerimden dolayı son beş senede kaçırdığım ikinci Fenerbahçe maçını tv'den izlemek zorunda kaldım. Tv olayından başlayayım. İlk yarı Holosko kanatta almış topu gidiyor, küt hes kablo tamam diyorsun olabilir. Hemen sonra Bioxin. Evde saç problemi çeken yok aksine bir de Wolverine bulunuyor. Yanlış olmasın reklamlar ekranın üçte birini kaplıyor. Show tv'de ekran küçültme hadisesi zaten yok. Mal gibi kalıyorsun. Küfrede küfrede maçı izledik.

Melih Gümüşbıçak'a da isyanım var. Uğur Boral çıkıyor, Semih giriyor. Evdeki herkes orta saha kartalın artık diyor. Sen ordan diyorsun ki Fener'in daha etkili olacağını söyleyebilir miyiz? Televizyon geçmişine, futbol bilgine yazık Melihcim.

Maç bitiminde telefonlar geliyor. Annem İzmir'e gitmediğime inanmamış bir daha arıyor. İkna ediyoruz anacığımızı. En güzel telefon gene tribün ve iş arkadaşımızdan geliyor. Diyor ki maçın manşetini "Kartal Fener'i yine marizledi" yap. Yapamadım, başaramadım.

fikret abini tanıyacaksın vol. 13

abi noldu abi noldu, bak bakalım abi noldu...

.


kankigiller vol. 2

buyur burdan yak

http://www.ntvmsnbc.com/id/24965615/

linki vermek yeterli olacaktır herhalde. üzerine yazılabilecek çok fazla bir şey olduğunu düşünmüyorum. burak yılmaz'ı, emre belözoğlu'nu transfer eden, iki sene önce aurelio ve appiah'ın arkasında ilk 18'e girme mücadelesi veren selçuk şahin'in peşinden imza için koşan yönetimin ibrahim akın ile ilgilenmesi kimseyi şaşırttı mı?

ümit karan'ı da alacak fenerbahçe, demedi demeyin

şampiyon!

birkaç gündür bilgisayardan uzak olduğumdan gecikmiş bir tebrik olacak ama...

TEBRİKLER KRALİÇELER!

yazık değil mi kaptana?

önce 2008'de ağladı, şimdi de hakem faciası. tamam chelsea barcelona kadar göze hoş gelen top oynamıyor ama kim oynayabiliyor ki?

yazık değil mi büyük kaptana? ne zaman alacak bu kupayı?

playoff traşı

lotta schelin



isveçli güzellerden bahsederken lotta bebişimizi atlamak olmazdı. 1984 doğumlu bu hanımkızımız sarışın fıstıkların hüküm sürdüğü isveçte, esmerlerin de aşağı kalmadığını gösteriyor. güçlü bir forvet oyuncusu olan bu yavrucak, futbol tarzı olarak, zlatan ibrahimoviç'e benzetiliyormuş. ne olacaktıya, o izmarit kılıklı herife fiziken mi benzeyecekti?

futbol yaşantısına isveç'in köklü klübü göteborg'da başlayan lotta şu aralar fransa'nın devi olympique lyon'da oynuyormuş. hatta ligde kötü giden lyon'da makoun'un yerine düşünülüyormuş diye duydum.

sözün özü, bana yakıştırılan fransız mon cher'liği, ayrıca isveçte geçirdiğim unutulmaz günlerin ardından sevgili schelin'le kaderlerimizin ortak olduğunu, bir gün bir yerde yollarımızın kesişeceğini düşünüyorum.

bu güzel topçunun blogda yer almasının tam bi "sweetheart" olmasıyla hiçbir alakası yoktur.

Umut da senden...

Izdırabımsın

Elim gitmiyor. Gelmiyor içimden bir şeyler yazmak. Bu sebeptendir ki hislerime tercüman olan, karalamak istediğim konulara değinen bir yazıyı paylaşıyorum. Selametle...

Asitsiz Kola

Bu saatten sonra gelecek şampiyonluğu benim için en güzel ifade edecek tanımdır asitsiz kola. Evet içilebilir ama tat vermez. Kazanılacak olası bir şampiyonluk elbette sevindirecektir ancak herhangi bir coşku veya büyük bir mutluluk hissi yaratmayacaktır bende. Ligde şampiyonlukta çekiştiğin rakibin Sivas'la iki maçta da 1-1 berabere kalmışsın bu iki maçta da öne geçememişsin. Trabzonspor'u bu sezon iki maçta da yenememiş iki maçta da öne geçememişsin. Bursaspor'u iki maçta da yenememişsin. Galatasaray'ı yenememişsin. Bu sezon tarihinin en fiyasko günlerini geçiren Fenerbahçe'ye iki maçta da yenilmişin hele biri dünkü gibi kazanırsan muhtemelen şampiyonluğu büyük ölçüde bitireceğin bir maç. Hatta dün yenilmekle de kalmamış 60 dakika sahada iki pası bir araya getirememişsin. Aragones'in Semih ve Emre'yi kenara alıp "hadi olm şu maçı adamlara verelim" yazıktır günahtır şeklinde açıklanabilecek hamleleri olmasa şu haldeki Fenerbahçe'nin üzerine dahi gidemeyeceksin.

Vallahi burda kadro seçimi, taktik, teknik, sistem, Denizli, Ertuğrul Sağlam, Delgado şu bu çok tartışılır ama ben çok kısa kestirip atıcam. Sen kendi evinde şu Fenerbahçe'yi yenemeyip bu işi bitiremiyorsan, bunu yapmak için en ufak bir ışık, uğraş kırıntısı gösteremiyorsan şampiyon olsan da olmasan da çok mühim değil bundan gayrı. Dediğim gibi elbette 4'te 4 yapalım, elbette şampiyon olalım. Ama şu saat itibariyle asitsiz koladır o şampiyonluk bana. İçilir ama tat vermez!!

Raul Gonzalez/Ekşi Beşiktaş

josefine öqvist




josefine öqvist. 1983 doğumlu isveçli forvet oyuncusu. ilk fotoğraftan da rahatlıkla görülebileceği üzere mücadeleci futbol yapısıyla taraftarların sevgilisi. ülkesinde linköpings fc takımının formasını giyiyor. futbolseverler onu 2003 bayanlar dünya kupası'nın yarı final müsabakasında kanada maçının 86. dakikasında attığı kritik golle hatırlayacaklardır. esas mevkisi forvet olmasına karşın orta sahada da başarıyla görev yapan oyuncuyu 2008 senesinde umea ik ısrarla istemiş ancak o linköpings fc'ye olan aşkını mukavelesini iki sene daha uzatarak göstermiştir. 

aynen johanna almgren gibi josefine'in de blogda yer almasının erik gibi kütür kütür olmasıyla hiç bir ilgisi yok. biz onu golleriyle sevdik.

ver lefter'e yaz deftere

dün beşiktaş maçı arefesinde kadıköy'de derbi heyecanından başka heyecanlar da vardı. 5 aydır müthiş organize bir çalışmayla yürütülen lefter heykeli tamamlandı ve dün açılışı yapıldı. fenerbahçeli olduğum için kendimi şanslı hissettiğim hususlardan biridir lefter. beşiktaş efsanesi baba hakkı, galatasaray efsanesi metin oktay bu dünyadan göçüp gitti ancak bizim hala lefter'i ziyaret edebilme, elini öpme şansımız var çok şükür. kronik insanlık hastalığı olan "kıymetli insanların değerini öldükten sonra bilme" sendromundan arınarak sağken lefter'i nacizane onurlandırdı fenerbahçe taraftarları. heykelin açılışında eski başkanlardan faruk ılgaz'ın lefter'i daha iyi anlayabilmeyi sağlayacak muazzam bir açıklaması var;

"Fenerbahçe'nin Lefter, Zeki Rıza Sporel, Can Bartu, Cemil Turan gibi bir sürü efsanesi varken neden Lefter heykeli? Çünkü bunların hepsi birer futbol profesörü ama sadece Lefter Ordinaryus Profesör"

bedri rahmi eyüboğlu'nun istanbul destanı şiirinden bir bölüm ile bitirelim yazıyı;

İstanbul deyince aklıma 
Stadyum gelir 
Kanımın karıştığını duyarım ılık ılık 
Memleketimin insanlarına 
Daha fazla sokulmak isterim yanlarına 
Ben de bağırırım birlikte 
Avazım çıktığı kadar 
Göğsümü gere gere 
Ver Lefter´e yaz deftere 

fenerbahçe 101

"bu formayla alay edilmez" demişti rahmetli islam çupi. bu sözü fenerbahçeli olmayanlara söylemişti amma velakin bu lafın anlamını en çok özümsemesi gerekenler aslında fenerbahçeliler. 

bu sezon iki derbide fenerbahçe taraftarının en ufak bir galibiyet umudu yoktu. ilkinde galatasaraylılar yine şımarıklığı ele almış, işi yine pota kurmaya kadar götürmüştü. hesapta 5 atıp 1 sayacaklardı. sırtında çubuklu olan çocuklar 4 atıp yolladı galatasaray'ı. resmen taraftarını utandırdı. bu formaya güvenmemenin ne büyük bir ayıp olduğunu hatırlattılar bize. 

haftalar geçti, fenerbahçe kötü oyununu sürdürdü. uzun zamandır ilk kez ligin bitimine 5 hafta kala herhangi bir iddiası yoktu fenrebahçe'nin. ideal tandemini sakatlık ve cezalara kurban vermişti. eldeki en önemli yedek stoper de geçtiğimiz hafta sarı kart cezalısı olmuştu. sağ bek gökhan stoperde, hiç bir yerde oynamaması gereken ali bilgin de sağ bekte oynayacaktı. karşı cephede rakip beşiktaş ise uzun yıllardır yakalayamadığı havayı ve formu yakalamış, şampiyonluğun en önemli adaylarından biri ve türkiye ligi'nin an itibariyle en güzel futbolu oynayan takımı durumundaydı. 

ne mi oldu?

çubukluyu sırtına geçiren çocuklar yine bizi utandırdı. takımına güvenmeyen taraftara, fenerbahçe'nin ne olduğunu hatırlattılar bir kez daha. hem de bala göte değil, muhteşem bir oyunla...

bir daha unutmamak üzere;

fenerbahçe'nin varlığı umudun kendisidir...

kara kartal & sarı kanarya

Fener'e 2 kala

70 TL'ye açık bileti, 200 T'ye kapalı bileti olursa insanın aklına binbir türlü soru geliyor. Öncelikle Anadolu'dan gelen bir Beşiktaşlının bir Fenerbahçe maçı için Açık tribüne gireceğini düşünürsek 250 TL'yı cebine koyması gerekir. Bu para ekonomik durumu belli olan bir ülke için çok önemli bir para. İstanbul'da olanlar içinde olsun 100TL-150TL.

Bu durum sadece kulübün menfaatinde olan bir durum. Sezon başında 20000 kişiye oynayan bir takım sezon sonunda ya potada olmasaydı. Açık tribün 40-50 TL olacak, kulüp bu kadar para kazanamayacaktı. Hırsız her zaman hırsız, karaborsacılık ise bu zihniyette her dönem olur.

Haa bir de söyle bir durum var...

Fener'e koymak paha biçilmez...

Masumiyet


Uzun hikaye, karışık...

Bu kaltakla aynı mahallede büyüdük. Mevlanakapı’da. Babası zabıtaydı. Alkolik hasta bi adamdı rahmetli, erkenden de gitti zaten. Bu anasıyla yoksul, perişan... Bizim tuzumuz kuruydu, Hacı babam yapmış bi şeyler. Bi de Zagor vardı. Bizim eski evin kiracısının oğlu. Babası filmciydi Yeşilçam'da. Cepçilik, arpacılık, her yol vardı itte. Ama sevimli, yakışıklı oğlandı. Bizimkine aşık etmiş kendini. Ben efendi oğlanım, okul mokul takılıyorum o zamanlar.

Öylece büyüdük gittik işte. Ne bok varsa? Hep askerliği beklerdim. Dört sene kaldı, üç sene kaldı... Sonunda o da geldi gittik. Bizde de herkes bunu bekliyormuş; gelir gelmez yapıştılar yakama. Ev düzüldü, kız bulundu, çeyiz falan filan... Nikahlandık. İki taksi bi dükkan verdi peder. Dükkanda koltuk moltuk satardım.

Bi gün bu orospu çıkageldi. Hiç unutmam, görür görmez cız etti içim. Böyle basma bi etek dizine kadar, çorap yok, üstünde açık bi bluz, saçlar maçlar... Pırlanta anlayacağın. şunun bunun fiyatını sordu, dalga geçti benimle. Kanıma girdi o gün. Tabii taktım ben bunu kafaya. Ertesi gün bi soruşturma... Dediklerine göre yemeyen kalmamış mahallede ama asıl Zagor’a kesikmiş. Zagor’da kaftiden içeride o sıra.

Bi gün, süslenmiş püslenmiş; zırt geçti dükkanın önünden. Yazıldım peşine. Tuhafiyeciye gitti, pastaneden çıktı; minibüs, otobüs, geldik Sağmalcılar’a; benim içimde bi sıkıntı. İşi anladım tabii: Zagor’u ziyarete gidiyor. Bi tuhaf oldum, piçi de kıskandım.

Uzatmayalım, çaresiz evlendik ötekiyle. O ara Zagor içerden çıktı. Sonra bi duyduk; kaçmış bunlar. Altı ay mı bi sene mi; kayıp. Hep rüyalarıma girerdi orospu. O gün dükkana gelişini hiç unutamadım. Benimkine bile dokunamaz oldum. Sonra bi daha duyduk ki iki kişiyi deşmiş Zagor: biri polis, ikisinin de gırtlağını kesmiş. Karakolda beş gün beş gece işkence buna. Arkadaşlarının öcünü alıyorlar. Kaltağa da öyle... Önce öldü dediler Zagor’a, sonra komalık. Ankara’da oluyor bunlar.

Bizimki bi gün çıkageldi mahalleye. Zagor içerde, en iyisinden müebbet. Bi sabah dükkana geldim, baktım bu oturuyor. Önce tanıyamadım. anlayınca içim cız etti. Cız etti de ne? Tornaya yemiş gibi oldum. Çökmüş, zayıflamış, bembeyaz bi surat... Ama bu sefer başka güzel orospu. Oranın şarkıları gibi. Kalktı böyle, dimdik konuşmaya başladı. Dedi "para lazım", "çok para". Zagor’a avukat tutacakmış. İleride öderim dedi. esnafız ya bizde, “nasıl?” diye sormuş bulunduk. "Orospuluk yaparım" dedi, "istersen metresin olurum". İçime bişey oturdu ağlamaya başladım, Ama ne ağlamak! İşte o gün bu günden beri bu orospuyla tam yirmi yıl geçti.

Uzatmayalım, Zagor’a müebbet verdiler. Ama rahat durmaz ki piç! Ha birini şişledi, ha firara teşebbüs; o şehir senin bu şehir benim, cezaevlerini gezip duruyor. Orospu da peşinden. Sonunda dayanamadım: ben de onun peşinden... Önce dükkan gitti, ardından taksiler. Karı terk etti, peder kapıları kapadı. Yunus gibi aşk uğruna düştük yollara. İş bilmem, zanaat yok. Bu durmuyor hiç. İlk yıllar ufak kahpeliklere başladı, sonra alıştı. Gözünü yumup yatıyor milletin altına. Gel dönelim diye çok yalvardım. evlenelim, pederi kandırırım, Zagor’a bakarız: yok. Kancık köpek gibi izini sürüyor itin. N’aptı buna anlamadım. Kaç defa dönüp gittim İstanbul’a. Yeminler ettim. Doktorlar, hocalar kar etmedi. Her seferinde yine peşinde buldum kendimi. Bi keresinde döndüm, biriyle evlenmiş bu, hamile... Beni abisiyim diye yutturduk herife. Nedense rahatladım, ohh dedim, kurtuluyorum. Bu da akıllanmış görünüyor. Yüzü gözü düzelmiş, çocuk diyor başka bişe demiyor. Sinop’ta oluyor bunlar. Ben de döndüm İstanbul’a.

Doğumuna yakın, Zagor bi isyana karışıyor gene. Hemen paketleyip Diyarbakır Cezaevi'ne postalıyorlar. Çok geçmeden bizimki depreşiyor gene; o haliyle kalk git sen Diyarbakır’a, üç gün ortadan kaybol... Herif kafayı yiyiyor tabii. Dönünce bi dayak buna: eşek sudan gelinceye kadar. Kızın sakatlığı bu yüzden. Sonra çocuğu doğuruyor. Uzun zaman anlaşılmamış. Ortaya çıkınca bi gece esrarı çekip takıyo herife bıçağı. Çocuğu da alıp vın Diyarbakır’a, Zagor’un peşine. Allahtan herif delikanlı çıkıyor da şikayet etmiyor.

Ben o ara istanbul’da taksiden yolumu buluyorum. Epey bi zaman böyle geçti. Yine her gece rüyalarımda bu. Zagor’un Diyarbakır cezaevinde olduğunu duymuştum o sıra. Bi gece bi büyükle eve geldim. Hepsini içtim. Zurnayım tabi. Bi ara gözümü açıp baktım: karlı dağlar geçiyor. Bi daha açtım, başımda bi çocuk, kalk abi, Diyarbakır’a geldik diyor. Baktım, sahiden Diyarbakır’dayım. Bi soruşturma... Kale mahallesi vardır oranın, bi gecekonduda buldum, malımı bilmez miyim? Görünce hiç şaşırmadı. Hiç bişe demedik.

O gece oturup düşündüm. Oğlum Bekir dedim kendi kendime, yolu yok çekeceksin. İsyan etmenin faydası yok, kaderin böyle, yol belli, eğ başını, usul usul yürü şimdi. O gün bugün usul usul yürüyorum işte...

Zeki Demirkubuz

Bir şarkısın sen...

Bir adamın ayağına top bu kadar mı yakışır? Bunu es geçmek olmaz, derbiden unutulmayacak bir kare...

sedat balkanlı


1965-2009

yıllardır savaştığı hastalığına yenik düştü sedat balkanlı. türkiye als hastalığını ilk onunla tanıdı. tanımaz olaydık. ne norveç'e attığı kafa golünü, ne o müthiş jübilesini, ne de eşi şükran balkanlı'nın yıllardır verdiği "hayat arkadaşı nedir" dersini unutmadık.

nur içinde yatsın. allah acılı ailesine sabırlar versin. 

Blog Arşivi

İzleyiciler