
hangisi başkan, hangisi teknik direktör.
not: fotoğraf bülent timurlenk'in blogundan

19 Nisan 2009
Saat: 20:00
İstanbul İnönü Stadyumu
18 Nisan 2009 Cumartesi
Etiketler:
beko
Dün gece bayaa uzun oldu. Ekip olarak yemek yedik. Tanıştık, görüştük. Her şey gayet güzel geçti. İnternet ortamından birbirini tanıyan insanların ilk defa görüşmesi biraz garip oluyor. Sersemliyorsun. Bu mudur oluşuyor kafanda. Böyle gecelerde tam bitti derken yeni denizlere yelken açıyorsun. Sonunda kürkçü dükkanı misali İstinye'de son noktayı koyduk. Emeği geçen herkese teşekkür...
Dolu dolu üç yıl geçti be. Neler yaşandı neler konuşuldu. Sevince, bir insanla beraber vakit geçirebiliyorsun, herşeyi göze alabiliyorsun ama üç yıl geçtiğine kim inanır ki. Mutlu geçen üç yıl. Üç değil otuz yıl olur inşallah...

bırak yine başa döndü bu dünya
yine sona sardı aynı kaset bıktım,
bu monotonluk maratonu, onu tanı!!!

An itibarı ile Parma benimle yollarını ayırma kararı aldı. Kadir, kıymet bilmezlermiş!
Parma maceram 2008 Ağustosta başladı. Ben bu kulübe geldiğimde Serie B'de küçük hesaplar peşindeydiler. Müdür küçük hesap yapmaz normalde ama gönül bağım vardı bi kere Parma'ya görevi kabul ettik tabi (add manager yaptım aslında ama oyuna başlarken mecbur).
Klasik bir Serie B takımı kadrosuna Paloschi, Aquino gibi geleceğin göt kesecek çocuklarını alırken, Semioli gibi kurt bir ismi de Parma kadrosuna katmayı başarmıştım. (Hafız bu sürecin yakın tanıklarındandır)
Sezon sonu, "biz de özledik biz de Olimpico'da, San Siro'da Nerazzuri piçlerine saldırmak emanetle" tezahüratlarıyla Serie A'ya çıktık. Ya ne olacaktı, Serie B'de ızdırap mı çektirecektik Parma taraftarına?
Başarı hikayesinin girizgahı böyle işte. Görevim bitene kadar geçirdiğim sürede Parma'ya iki İtalya Kupası, bir Scudetto (Goal.com ahalisi anlar bunu) kazandırdım. Şampiyonlar ligi'nde final oynadık, kaybettiysek de gönüllerin şampiyonu olduk. özellikle maçın ikinci yarı herkes Parma'yı konuştu.
Takıma kazandırdığım wonderkidleri saymıyorum bile. 3 sene sonra bütün kupalar bizim olacaktı.
Bu süreçten sonra yönetimden tek istediğim stadın büyütülmesiydi. Kapalının sevilen simalarından hafız kardeşim bilir stadı, biraz ufaktır. Her maç dışarda 5-6 bin kişi kalıyordu. Tek arzum şu taraftar cefa çekmesin. Büyütsünler kale arkalarını, hem ambiyans da bozulmaz. Bakardık keyfimize.
ultimatomu çakınca kahpe yönetim kıçıma tekmeyi bastı dostlar. Parma'yı tekrar büyük bir kulüp yapan Can Carlo'yu harcadılar. Meğer "vefa" Parma'da bir semt adıymış.
En saçması da yerime geçicekler arasında Fatih Terim'in adının geçmesi. Bullshit!!!
not: Parma maceramda, maçlarda beni yalnız bırakmayan hafız kardeşime teşekkürü bir borç bilirim. çünkü "vefa" benim için bir semt adı değil.

kadıköyde ukrayna almanya finali.. kulağa hoş geliyor dostlar.. galiba maç günü stad çevresindeki yerlerimizi alacağız.
Normal sezonun nba'de sonuna gelirken,türkiye ligi ve avrupada da sezon sonu yaklaşıyor..ncaa turnuvası ise mart çılgınlıgının ardından sona erdi..
İlk olarak tamamlanmış olmasıyla ncaa turnuvasından bahsetmek istiyorum..North carolına tar heels oyuncularının geçen sene bu takımı şampiyon yapmadan gitmeyiz(bana kalırsa bırıncı turda üst sıralarda seçilemiyeceklerını bıldıklerı ve halıyle iyi garanti kontratlar kapamayacaklarından dolayı) demelerı onları zaten bu sezonun favorisi yapmıştı.zaten iyi olan takım kimyaları ve tecrubelerı onları bı adım öne çıkartmıstı..beklenildigi gibi tar heels turnuvayı zorlanmadan şampiyon kapattı. sindirella story diye tabir edilen supriz bir takımda çıkmadı..Michigan state'in maçların detroit'te ki 72bin kişilik stadyumda oynanmasından kaynaklanan(bizim tabirimizle kendi saha ve seyircisininde destegiyle) avantajla finale kadar çıkması büyük basarıydı fakat onlarında gücü finalde north carolına'ya yetmedi..2009 draftına şimdi girmek istemiyorum ama ilk gozume carpan blake griffin oldu..nba e hazır gozuken.ardından da geçtigimiz gunlerde drafta gırecegını açıklayan Hasheem Thabeet(oyununun hucum yonunu ne kadar geliştirebilecegi ise kafalarda soru işareti).Şampiyona gelirsek, takımın beyni Ty Lawson ve diger kilit ismi Tyler Hansbrough pozisyonları için biraz kısa kalıyorlar gibi..Ncaa'ı burda bırakalım,Dedigim gibi draft için ayrıca bir dosya açıcam ilerliyen günlerde..
Türkiye ligine gelecek olursak, daha dogrusu türk takımlarına , bu sene tam bir fiyasko diyebiliriz..Efesın top 16ya kalamaması, iyi gibi gozuken telekomun yıllardan berı avrupa arenasında yine sınıfta kalması..3 büyük külübe gelıcek olursak;galatasaray sezona iyi bir kadro daha dogrusu idare edicek ve iyi bi hava yakalarsada belkı ılk 3ü zorlayacak bir takımla girdi..Çok büyük beklentılerı yoktu ama şu durumda olmayı da beklemıyorlardı herhalde..Bunda ki bir numaralı faktor yabancılarda yasadıkları sorunlardı..Beşiktaşın ise bu sene herhangı bır hedefı oldugunu düşünmüyorüm.Bir beşiktaşlı olarak,gonderılen oyunculara ve alınan oyunculara baktıgım zaman teknık kadronun ne yapmak ıstedıgını kestırmek mumkun degıl. Fenerbahce'de ise,yonetım muhtemelen sezon başında transfer politikasında başarılı oldugunu düşünüyordu.solomon'un yerıne grıcek takvıyesı ıle smıth ve green kagıt ustunde daha dogrusu alınan adamların ıstatıslıklerıne ve karıyerlerıne bakınca eldekı oyuncularlada harmanlanıp başarılı bı sezon geçirmeyi hedeflıyordı.Bu plan tutsa bile gelinebilecek en iyi nokta gecen senekı basarının tekrarı olurdu..gricek'in isteksizligi,yabancıların uyum sorunu derken,solomon mecburen gerı getırıldı..dikkatımı ceken bir nokta ise, sezon basında grıcek sakatlandıktan sonra predznicın genç bodırogayı andıran şekilde oynaması ve gricek geri dondukden sonra kendını tamamen salmasıydı.Digeri de , gecen haftaki maglubiyet;neden bi takım antrenoru gonderdıkten sonraki hafta hep kazanır.Futbolda da Deplasmandaysa berabere,kendi eviğnde ise galibiyet. tanyevıc ise en çok tartışılan isim..onunla ilgili diyecegim;milli takımda ve fenerbahce'de gereklı zaman tanınmasına rahmen yaptıkları ortada.Bir teknik adam old school basketbol oynatabılır ona herhangı bi itirazım yok,ama tanyeviçteki sıkıntı bana kalırsa takıma aldıgı ve almadıgı(gonderdıgı) oyuncular.Tabi takıma girsenin bile ilk periyodu 15 sayıyla bitirip 3 periyodda oturabılırsınız..Bazen oyle bı havaya gırıyorki sanki maçı izlerken hakkaten dalıp kenardakileri unutuyor..Solomon gelmesi fenere sampiyonlugu kendı oyunundan çok takımı ateşlemesiyle olabilir,bu da olurmu dersiniz?ben sanmıyorum..daha ilk yazımdan da iddaalı konuşmak istemiyorum..hafız'da bi yazısında 2010'a deginmiş,çok fazla birşey beklemesın diyorum..
Biraz uzun oldu ama son olarakta nba..playoff eşleşmelerınıde bir dahaki yazıma bırakıyorum.Normal sezona daır bırkaç küçük hatırlatma yapmak istiyorum..Lebron bu sene mvp'yi alacak fakat wade e hakıkaten yazık olacak..Sadece sezon ortalamalarına yada attıgı 50 sayılara bakarak bunu soylemıyorum,uzun zamandır bır adam bu kadar domıne etmemıstı bu ligi.Lebrondan da playoffun ılerlıyen haftalarında rekorlar beklıyebılırsınız ayrıca..Sezonun muthiş GM'i steve kerr yaptıgı takaslarla,yapmaya calısıp beceremedıgı takaslarla phoenix'i bitirmiştir..Sezonu beklenılenın ustunde tamamlayan dogu'da orlando(aslan payı hidoya) bana kalırsa guard nelson,her ne kadar allstar secılsede,sakatlanması ve rafer alston(a.k.a skiptomylou)ın takasla gelmesı daha hayırlı olmustur.Batı'da ise billupsın gelmesıyle denver bi gomlek ustun bı takım oldu..Nba'in gençlerbirligi portland ise efendi guardları brandon roy ile sempati toplamaya devam edıyor.İverson'u çok seven biri olarak şu düştügü haller çok üzüyor beni, ama biz ozamandan soyledık uyardık kendısını,şampiyon olucam diye gezme takım takım, adamı maymun ederler diye..En son yaptıgı açıklamada da yedek kalıcagıma emeklı olurum dıye (bende katılıyorum gerçi buna) şimşekleri üzerine çekti..Sezon sonunda ne yapacagı ise hiç belli olmayan avrupaya bile gelmesi muhtemel diyoruz artık.(bundan 3-4 sene once bi arkadas bi forumda iverson kobe iyi bi sponsorla getirtilebilir dediginde,katıla katıla gülmüştük,adam da ne vizyon varmış yahu..)
Ve geldık sezonun bombasına..
Tabıkı Darıus Miles

Sezon boyunca 10 maç oynaması durumunda,2008/09 sezonlarında portland'ın salary cap'ıne 18 milyon $ lık bi ılave getırecegının ortaya cıkmasından sonra portlan GM'i Kevin Prithchardın tum takım yonetıcılerıne almayın bu adamı demesıne karşı,Memphis'de imzaladıgı üstüste 10 gunluk kontratlarla portland'a en son guzelligini de yaptı kendısı.Helal olsun..

azerbaycan'daki türkiye ateşesi, duayen mühendis, basketbol uzmanı, bir süredir "free agent" durumundaki samedov da artık cayicen135 bünyesinde...
blog ahalisi olarak kendisine hoşgeldin diyoruz.
"müthiş bir şutör, cluch timelarda eli asla titremeyen bir sniper gibi" chris mullin
"benim kadar hızlı, shaq kadar güçlü... onu durdurmak imkansız." dwyane wade
"biraz daha erken doğmuş olsaydı dünya beni tanımayabilirdi." michael jordan

Liverpool ve Nottingham Forest arasındaki Federasyon Kupası yarı finalinde yaşananlar sadece İngiltere'yi değil, insanlığı yasa boğdu. 96 kişi hayatını kaybetti, 300'den fazla kişi hastanelik oldu ve "Lütfen kapıları açın" çığlıkları hiç unutulmadı. Bugün Hillsborough Faciası'nın 20. yıldönümü!..

Sabri: "Mağdur olan benim!"
Halimize bakın sevgili cayicen135 takipçileri; piçlerden piç beğeniyoruz..

haftasonu başlayacak olan nba playoff'lar arefesinde müthiş bir isimle daha dirsek temasındayız. bloga başta basketbol olmak üzere her konudaki müthiş birikimiyle çok şey katacağını düşündüğüm yazar adayımızı yakın zamanda cayicen135 plaza'da düzenleyeceğimiz basın toplantısında tüm kamuoyuna tanıtmak dileğiyle...
cayicen135... where amazing happens...

sezon sonunda barca yolları gözüken ribery'nin dün geceden fotoğrafı... burdan barcelonalı idarecilere sesleniyorum. biliyorum burayı takip ediyorlar. yapmayın, etmeyin... bu adam barcelona forması giymesin. lütfen.
bak lütfen diyorum...



Hanımefendinin 26 yıllık hayatına sığdırdığı erkeklerin bir listesi yukarda. Tabi bu bizim bildiklerimiz. Futbola ve futbolcuya verdiği (!) destekten dolayı bebiş Danielle'i canı gönülden kutluyor ve çalışmalarının devamını bekliyorum.

fenerbahçe bayan basketbol takımı altıncı kez üstüste türkiye kupası'nın sahibi oldu. tebrikler kraliçelere!
zafer mi dedi biri?
avrupa fatihi derken?
fenerbahçe bir SPOR kulübüdür, bunu taraftarının genelinin farketmesi dileğiyle...
son olarak, mihriban oldu mu, fenerbahçe koydu mu?

Valderrama'nın kafa zaten farklı da, diğer arkadaşa ne demeli bilmiyorum.


johanna almgren. 1984 doğumlu isveçli bayan futbolcu. göteborg fc ve isveç milli takımında forma giyiyor. kanatta oynamasına rağmen içeri dalışlarıyla kendi pozisyonunu yaratabiliyor. duran topların usta ismi. gerektiğinde savunmasına da yardımcı olan tam bir modern futbol kanat oyuncusu. blogda yer almasının güzelliğiyle hiç ilgisi yok.
hmmfs hmmfs!
kimsenin kimseyi suçlamaya hakkının olmadığı bi akşamı yaşadık dün gece. özellikle dün gece yazmak istemedim ki sinirlerim yatışsın.
maç sonu volkan'ın "saraçoğlu'nda böyle şeyler olmaz" ve hafız'ın yazdığı arda'nın sidik yarışı mahiyetindeki açıklamaları neyi değiştirebilir. mondragon'un hiç bir fener maçında ısınamayışı, hasan'ın başına gelen yumurta, eser hoca ve gerets'in kafasının yarılmaları nerede oldu acaba. aynı şekilde fatih akyel'in samiyen'e geldiği ilk maçta olanlar, meşhur su şavaşı ve dün samet'in kafasının yarılması. bunlar sadece son 3-4 yılda yaşanlar.
yıllardır herkesin alet olduğu dünyanın 3. büyük derbisi olarak lanse edilen ve en çok 3 ülkede naklen yayınlanan derbi rezilliği sonrası bazı şeyleri gözden geçirmek gerekiyor.
dünyanın önemli derbileri, ekonomik, sosyal ve etnik farklara dayanıyor. bu farkların hiçbirisi galatasaray-fenerbahçe için geçerli değil.
bu derbiyi önemli yapan tek şey
nefret. daha 4 gün önce bir açılışta yan yana gelen sabri, emre aşık, emre belözoğlu, arda ve semih'i sahada tanımak imkansızdı. maçın ilk düdüğünden itibaren emre b.- sabri mücadelesi, sürekli yapılan sert faullerle ve tvden de duyulabilen küfürlerle devam etti.
çok uzatmaya gerek yok aslında olanları. sadece aklıma gelen bir cümleyle bitirmek lazım. bu cümle
rakel dink'e ait. hrant dink'in cenazesi sırasında söylediği bu cümle açıklıyor aslında her şeyi.
"
bir bebekten katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz kardeşlerim"

haberin doğruluğu hakkında emin değilim ama "yok canım böyle birşey olmamıştır" da diyemiyorum açıkçası. haberde yazan olayların çirkinliğine bakar mısınız? biri türkiye'nin yetiştirdiği en önemli kalecilerden biri, diğeri ise çok genç yaşına rağmen sadece tekniğiyle değil oyun anlamındaki olgunluğu ve zekasıyla da tüm dünyanın beğendiği bir oyuncu.
maçta gerginlik olur, normaldir. sonuçta bir fenerbahçe-galatasaray maçı bu. kavga da çıkar, sahaya taraftar da girer, hepsi kabulüm. anlık sinirle maksadını aşan hareketler yapıp istemeden sevdiklerini kırabilirsin. gerçekten hepsini anlayabilirim. rıdvan dilmen'in dün söylediği gibi gazozuna maçlarda bile ne tartışmalar, kavgalar çıkıyor. ama olayların üzerinden saatler geçtikten, siniriniz yatıştıktan sonra hala daha bitirim edalarıyla birbirinize gider yapıyorsanız hiç kusura bakmayın ama o zaman siz küçük adamsınız canım kardeşim.
dünkü maçta tek bir şey şaşırttı beni. ne oynanan çirkin futbola, ne sabri'nin, arda'nın lugano'nun, volkan'ın gergin hareketlerine, ne emre aşık'ın senelerdir yaptığı gibi rakibini sinsice tahrik edip sonra sopasını yiyip tüm kamuoyunun gözünde "mazlum" ilan edilmesine, ne karşı kalede kıyamet koparken birbirlerine sarılıp "yiyin birbirinizi ete para vermeyin" edalarıyla olayları izleyen carlos-lincoln ikilisine zerre şaşırmadım. hatta olayların en hararetli anında müthiş bir sakinlikle olayları yatıştıran ayhan akman'a bile şaşırmadım. zira o da yaşının verdiği olgunlukla artık böyle saçmalıklara çok karışmıyor. beni dünkü maçla ilgili yegane şaşırtan olay maçın ilk dakikasından itibaren üzerine oynanan emre belözoğlu'nun mümkün mertebe sinirlerine hakim olmasıdır. sene başından beri fenerbahçe formasıyla yaptıklarını gördükten sonra kafamda bu maçta kırmızı kartı yazmıştım ben emre'nin isminin yanına.
maçla ilgili üslubu koruyarak yazmak çok zor benim için, birinci dereceden yakınları ile cinsel münasebet kurmak istediğim topçular var zira... yazmamak en iyisi...
vesile ile kafasına gelen kanyak şişesi ile hastaneye kaldırılan tercüman samet güzel'e de geçmiş olsun diyelim.

Aralık 2008"Tüm stat bize her türlü küfürü koro halinde ediyor. Ali Sami Yen bu olanların yanında cennet gibi. Her takım bizim stadımızda rahatlıkla oynuyor. Herhangi bir baskı yok. Zaten böyle olmalı. Bize yapılanlardan, atılan yabancı cisimlerden edilen küfürlerden kesinlikle bahsedilmiyor. Ben maç sonunda tribünlere ellerimi kaldırmışım. Bu görüntü gösterilip eleştiriliyorum. Kaybettiğimiz zaman da adam gibi kaybediyoruz"Nisan 2009"Abi çekiyoruz diye saygımızdan dolayı suçlu mu olduk. Biz içeride neysek dışarıda da oyuz. Galatasaray futbolcusu kimseden korkmaz. Kimseden korkumuz yok. Biz yine kusur etmeyiz ama herkes haddini bilerek konuşacak. Biz Kadıköy'de hergün küfür yiyoruz. Derbide kim küfür etmiyor ki."
Kocaeli'ne vardığımızda arabamızı park ettik ve yarım saatlik dolmuş yolculuğundan sonra Kocaelisporlularla stadyuma vardık. Stadyumun etrafında herkes çok rahattı, polisler bile... İki taraftar grubunu ayıran ne bir barikat ne de bir polis kordonu vardı. İstanbul kalkan otobüslerin bekletildiğini öğrendik. Harun abiye asker Barbo'nun selamını ilettiğimizde cevabı "Barbo çok komik" oldu.
Biraz daha bekledik ve 7 gibi stadyuma girdik. Beş dakika geçmedi, yandaki Kocaelispor tribününden bizim tarafa geçmek isteyenler oldu. Zaten bu bekleniyordu. Beşiktaş tarafına 750-1000 civarında bilet çıkarıldığı söyleniyordu. Sonuç malum herkes bizim tarafa geçti. İlk yarıda resmen ölü gibiydik. Takım dahil, tribünler dahil. Otobüsle gelenlerin çoğu ilk yarının sonuna doğru stadyuma giriş yapabilmişlerdi.
İkinci yarı iyi başladık, bekledik, sonunu iyi getirdik. Maçtan 10 dakika sonra ilginç bir şekilde bizi saldılar. Dolmuş durağına doğru yürürken küçük çocukların taş toplamalarından ileride olayların olduğunu hemen anladık. Olay yerine vardık, her zamanki olaylar ama ufak tabii ki. Ama bizim Siyah Beyazlı olduğumuzu anlasalardı tatsız olaylar olabilirdi. Bana göre zaten tribün kovalayan birinin bize bakınca anlamamasının imkanı yok. Dolmuşumuza atladık olay yerinden uzaklaştık. Çorbamızı içtik, yola çıktık. Sonra ver elini İstanbul.
Arabadaki ben hariç dört kişinin Cumartesi sabahı saat 10'da Fizik 106 sınavı olması maçtan sonra arkadaşların hayatın gerçekleriyle yüzleşmesini sağladı. Altı senelik bir öğrenci olarak genç arkadaşlara hayatın siyah beyaz olduğunu biraz da olsa göstermiş olduğumu düşünüyorum. Bu güzel günü bize yaşatan Beşiktaşıma teşekkür ediyorum.
Dip not: Maç hakkındaki yorumlarımı siteye(goal.com) yazmıştım. O nedenle değinmedim.